FARUK ALDANMAZ
Çok eski dönemlere yani tarihin ilk sayfalarına dönüp baktığımızda para kavramının olmadığını ve daha sonraları insanların hayatına bu kavramın girdiğini görmekteyiz. İnsan hayatına giren bu kavram, her nesnenin karşılığı olan fiyat kavramını doğurmuştur. Günümüzde her şeyin bir fiyatının olduğunu, paranın olmadığı durumlarda insanların büyük zorluklar ile karşılaştığını, en temel ihtiyaç olan yeme, içme ve barınma gibi hayati faaliyetleri bile gerçekleştiremediğini görebilmekte ve yaşamaktayız. Tüm bunlar sonucunda “hayatımızın her alanını ve anını etkileyen parayı iyi bir şekilde yönetebiliyor muyuz?” sorusunu sormalıyız. Var olan veya olacak paramızı nerelere nasıl harcayacağımızı ne kadar planlayabiliyoruz?
ister uuslararası bir şirketin sahibi olalım, ister çekirdek bir ailenin gelirinden sorumlu bir birey olalım, iyi bir para yönetimine sahip değilsek başarısızlık bizim için kaçınılmaz olacak ve peşimizi bırakmayacaktır. İyi bir para yönetimi gerçekleştirmek istiyorsak gelir-gider dengesini oldukça iyi sağlamalı ve ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Var olan paramızla giderimizi karşılayamıyor ve borçlanıyorsak burada yanlış bir şeyler yaptığımızın farkına varmalıyız.
Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisinde belirttiği fizyolojik ihtiyaçlar; yeme, içme, barınma durumlarını elbette ki insanların en iyi şekilde gerçekleştirmesi gerekir. Fakat bunları gerçekleştirirken bile kendi gelirlerinin üzerine çıkmamaları, kendi gelirleri dahilinde para harcamaları gerektiğini vurgulamak gerekmektedir. Var olan bütçenin dışına çıkıldığında etraftaki sözde yardım elini uzatan bankalar hemen piyasaya çıkmakta ve bizleri içinden çıkılmaz bir borç döngüsüne sokmaktadır. Alınan kredileri ödeme aşaması tam olarak banka köleliği aşamasına dönüşmekte ve insanlar bu borçları ödemeye mahkum olmaktadırlar. Bu duruma düşmemek için İnsanların geleceğe dair iyi bir para yönetimi vizyonu olmalıdır.
Makro bazda değerlendirecek olursak; büyüyen ve daha çok gelişen dünyada yanlış yatırım politikalarının birden çok uluslararası şirketin kapısına kilit vurulmasına yol açtığını görürüz. Örneğin bir şirketin finans müdürü, birim yöneticisi parayı nasıl harcayacağını, şirketinin arz-talep eğrisini, işçilerin maaşlarının ne olacağı ve nasıl ödeneceğini, şirketinin gelecekte nereye yatırım yapması gerektiğini saptayabilmeli ve bu kavramları iyi bilmelidir. Bu vizyon sonucunda iyi para yönetiminde başarılı olunabilecektir.
Mikro bazda değerlendirecek olursak; var olan paranın tüketimi o an kişiye mutluluk verebilir, fakat o para tüketiminin sonrasını da düşünmek ve ona göre harcamalar yapmak zorundayız. Aile bütçesi veya bireysel harcamalar için iyi para yönetimini sağlayacak yöntemlerin başında bütçe oluşturma ve para birikimi yapmak gelmektedir. Paramızın nereye gittiğini ve nasıl harcadığımızı oluşturmuş olduğumuz bütçeden anlamamız mümkündür. Oluşturduğumuz bütçe dahilinde yapılan harcamaların mutlaka kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu şekilde sıkıntıya uğradığımız zaman nerede ne kadar harcama yaptığımızı ve nelerden kısmamız gerektiğini anlayabilmekteyiz.
Diğer bir yöntem olan birikim ise, bizler için geleceğimizin güvencesi ve ihtiyaçlarımızın uzun vadede giderilebilmesi anlamına gelmektedir. Hayatımızda karşılaşabileceğimiz olumsuzluklarda, acil durumlarda yapmış olduğumuz birikimin hayat kurtarıcı olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Her şey yolunda iken bir anda işimizi kaybedebilir veya sağlık sorunuyla karşılaşabiliriz. Bu özel durumları önceden düşünerek her zaman bir yatırımımızın veya birikimimizin olması gerekmektedir. Bu durumlar olmasa bile ileriki süreçte birikimlerimizi yatırıma dönüştürme fırsatı bulabiliriz. Hatta var olan yatırımı bu birikim ile koruyabiliriz.
Ticaretin kurallarından biri yatırımı korumaktır. Milyonlarca paramız ve yatırımlarımız olsa bile iyi para yönetimini gerçekleştiremezsek tüm birikimi çöpe atmış oluruz. Herkesin iyi para kazandığı, iyi paranın kötü parayı kovduğu, insanların para karşılığı kötülük satmadığı nice iyi günlere…